Kayıtlar

 BOŞ İŞLER İnsan olarak üzerimize vazife olmayan durumlar, konular, olaylar ya da herhangi bir şeyde boş konuşmaya bayılıyoruz. Uzun süredir iletişim halinde olduğum her insanda neredeyse bunu gördüm: Tesadüfen tanıştığın insan, sohbetinin olmadığı aynı apartmanda oturan birisi özetle herhangi bir şekilde aynı ortamda bulunmak durumunda kaldığın birisi...  Bir eve gidince bakılacak ilk yer kişinin koltuğu, halısı, perdesi mi? Ev sahibinin yüzü mü?  Gerek var mı gerçekten lüzumsuz sorular sorup, yorumlar yapıp da karşıdaki kişinin zihnine ve kalbine olumsuzluk, mutsuzluk, şüphe, sorgulayış tohumları ekmeye ? Bir insana bir soru sorarken ya da birinden duyduğunu karşıdakine aktarırken iyi düşünülmesi gerekiyor. Sorulan soru ya aktarılan bilgi karşıdaki kişide neye yol açacak, ne düşündürüp, ne hissettirecek diye.  Hayatı farkındalık sahibi olarak yaşamak çok zor gerçekten.
 ELAZIĞ Elazığ'a eşimin tayininin çıktığını ilk duyduğumda içimde ne iyi ne kötü bir his oluştu. Sadece sebepsizce huzur duygusu yerleşti içime ve inşaallah iyi komşularım olur diye dua ettim. Sonrasında internet üzerinden şehri araştırmaya başladım. Elazığ ile ilgili bilgisi olanlardan da olumlu yorumlar aldık. Elazığ ve Elazığ insanının ön bilgisi bizim zihnimize iyi olarak yerleşti. 2020 yılındaki Elazığ depreminde şehir çok fazla hasar almış. Nedense 6 Şubat'ta 10 ili etkileyen depremler kadar bilgim yoktu. Daha doğrusu bireysel meşguliyetler ve medya ya da televizyon üzerinden takip etmediğim için sadece deprem olduğu bilgisine sahiptim. 26 Ağustos 2023 günü Elazığ'a gitmek için annem, babam ve iki dayıoğlum ile yola çıktık. Sabaha karşı Malatya'nın Yeşilyurt ilçesindeki yıkılan ve hasar alan binaları görünce burası böyle ise merkez nasıldır diye düşündüm. Bu görüntülere şahit olduğum ilk andan itibaren uzaktan görünene yakına gelip kendi gözümle şahit olunca hisse
MUHABBET KUŞUM '' PAŞA '' Bir cumartesi günü eşimin anlık hareketi ile aldığı ''bak kimi getirdim demesi '' ve benim muhabbet kuşu korkum olduğu için gerek var mıydı dememle başlayan bir hikaye.. İlk defa bir evcil hayvan ile aynı evde yaşamaya başladım. Neden daha önce bizimle aynı ortamı paylaşması için eyleme geçmemişim ki diye düşündüm en başından beri. Muhabbet kuşu fobim olduğu için Paşa eve geldiği ilk hafta tek odada kapısı kapalı halde eşimin yardımıyla bizimle aynı ortamı farklı zaman dilimlerinde paylaştı. İlerleyen zamanlarda o öyle kafeste kapalı kaldıkça ben ruhsal olarak daraldım. Bir sabah kapüşonlu ceketimi giydim ve kolumu uzattım. Gel dememle Paşanın koluma konması anlık oldu. İçimdeki heyecanla eşime gösterme isteğiyle doldum. Başlarda yemini suyunu bile değiştirirken acaba benı ısırır mı bir yerime konar mı korkusu ile adım atarken şimdilerde özgürce uçtuğunu hem de benimle aynı ortamda uçtuğunu görmek çok iyi hissettiriyor ve fobi i
 3 YIL Yirmi altı  yıllık ömrümün öğretemediğini üç yıllık deneyim öğretirmiş insana. Maddi ve manevi sıkıntıları olan insanları en uç noktasına kadar fazlasıyla anladığım bir üç yıl...  İlerleyen yıllarda nelerle karşılaşırım bilmiyorum. En iyi bildiğim şey sıkıntılı anlarda kimin ya da kimlerin yanımda olduğu. Y aşanılan sıkıntılı anlarda tefsir ve Kuran rehberliğinde en iyi yardımcının Allah olduğunu, karşıdan bir sürü bina görünse de içlerinin ne sırlar taşıdığını, kalabalıklar içinde yalnız hissetmenin ne demek olduğunu ve daha bir sürü şey... Evet yaradan kimseyi sıkıntıda koymaz her şey gelir ve geçer. İnsanlar vesilesi ile yardımını ulaştırır ama insanların da bu durumu algılamak için adım atması, eyleme geçmesi, yargılama ve sorun odaklı değil de destekler nitelikte çözüm odaklı olması gerekir. Son üç yıldaki kendime not: Zor oldu ama dua ederek, yaradanın yardımıyla yaşadıklarını ferahlıkla atlatacaksın inşaallah. 2023- Ankara/ Kader Apartmanı/ Uzay 1 
ÇOK İSTEMEK Hep candan bir komşu isterdim. Ta ki taşınmama iki ay kala candan bir komşum olacağını bilmeden.. Bir şeyi çok isteriz. Bizim için iyi mi kötü mü olacağını ya da onu yaşayıp yaşayamayacağımızı bilmeden..  İki sene boyunca her fırsatta doğal, samimi, özü sözü bir komşum olmasını istedim. Öyle iyi bir komşum oldu ki iki ay içinde sayamadığım kadar evine girdiğim, kahvesini içtiğim, yemeğini yediğim; en önemlisi de candan sohbet edebildiğim.. Ankara'ya geldiğimden beri ilk defa bir evde kendimi mahallemdeki gibi rahat hissettim.  Bu güzel ailede (Karateke ailesi) yalnızca bir kişi değil ailenin bütün üyeleri candan. Çocukların bu derece görgü kurallarını bilmesine, misafir seviyor olmasına, çocuk samimiyetinde oluşuna başlarda çok şaşırdım bir yandan da mutlu oldum. Bazı evlerde uzun süre oturunca gitse diye beklenildiğine, söylenildiğine şahit olduktan sonra.. Ankara'da '' müsaitseniz çay içmeye geleceğiz'' demek çok güzel bir hismiş. Akşamları komşuna
 TAŞINMAK İki sene sonra ilk evimizden taşınmak zorunda kaldık. (Birtakım ev sahibi yalanlarıyla. Çok hakkımız kaldı dilerim kimsenin hakkı kimsede kalmaz. Ev o kadar sıkıntılıydı ki yeni kiracılarının da hakkına girecek olması en kötüsü..) Nasıl ev sahibi olunmaz böyle deneyimledik. Göz göre göre bir insan bu kadar yalanı nasıl söyleyebilir?  Yalanlarla sahteliklerle gelen para sana ne hayır getirecek? Seni unutmayacağız M.E  Evimizden kelimesini kullanma sebebim: eşimle ilk defa beraber oturduğumuz ev olması. Onun haricinde oranın bir ev olma ihtimali yok. İki sene boyunca her şekilde bizi uğraştıran bir evdi orası. Kombisi bozuk, her gün temizlik yapsan bile temizliğin görünmeyeceği laminant ve fayans zeminler, alındığından bu yana tadilat yüzü görmemiş, mutfak, banyo ve tuvaletinde kötü koku , sinek eksik olmayan ve en kötüsü de iki sene boyunca ruhen ve bedenen yaşadığım sıkıntı haller.. Baştan adımını iç huzurla atmadığın, acele ile karar verilen konular zamanla sıkıntı çıkarıyor
İNSAN Tam iki sene olacak bu şehre taşınalı. O kadar farklı duyguları bir arada deneyimledim ki kimi zaman bir kapsüle hapsolmuş gibi içim sıkıldı, ruhum daraldı. Boğulduğumu en derinden hissettim. Kimi zamansa elimdekini paylaşarak, verebilmenin insana iyi gelen o tarifi zor hissiyle mutlu oldum. Hangi duyguda, nerede olursam olayım. Hep anlam veremediğim şey : insanların kapı komşusunu dahi göremeyecek, merak etmeyecek kadar kabuğuna çekilmesi oldu. Yaşı kaç olursa olsun insanlar birbirinden uzaklaşmaya nasıl bu kadar hevesli olabilir? Geçim sıkıntısı, hayata dair meşguliyetleri anlayabiliyorum. Ama bir diğerini yalnızca insan olarak görebilmek niye bu kadar zor?  VİTRİN Benim çocukluğumdaki buluşmalarda kim ne giymiş diye bakılmazdı. Düğünlere insanlar normal haliyle gelirdi. Eğlencelerden keyif alınırdı. " Şu an herkesin vitrinde kendini sergilediği bir dünyada yaşıyor gibiyiz. Yüzler, bakışlar, mimikler sahte, maskeli.. " KOMŞU İsterdim ki sadece bir şey isteyeceği zaman